CHP MYK toplantısı, parti genel merkezinde Genel Lider Özgür Özel başkanlığında toplandı.
Saat 12.00’de başlayan MYK toplantısı yaklaşık dört buçuk saat sürdü. Parti Sözcüsü Deniz Yücel, toplantının akabinde MYK gündemine ait basın toplantısı düzenledi.
Deniz Yücel, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un, “Türkiye’nin büyük bir kazanımı ve ulusal bedellerinden biri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a önümüzdeki genel seçimlerde son defa adaylık yolu açmak bu istisnai durumlardan sayılabilir. Bu imkanı kullanmanın Türkiye’nin hayrına olacağı güçlü bir öngörüdür” açıklamalarına reaksiyon göstererek, şunları kaydetti:
“SORUNLAR ÖBÜR BİR ÜLKEDE YAŞANIYORMUŞ ÜZERE…”
“Memleketin hiçbir sorunu kalmamış üzere; başta ekonomik kriz, hayat pahalılığı, toplumsal şiddet, yenidoğan bebek vefatları, bayan cinayetleri, iş cinayetleri, işsizlik ve sığınmacı sorunu üzere birçok sorun toplumu inim inim inletmiyormuş üzere ya da bu sıkıntılar güya diğer bir ülkede yaşanıyormuş üzere bu meselelere tahlil bulmak yerine tek kaygıları Tayyip Erdoğan’ı bir kere daha seçtirebilmek. Neymiş, ‘Liderlik deneyimine ve yetkinliğine daha fazla gereksinim duyulan vakitlerde istisnai adaylık ismi altında cumhurbaşkanı bir kere daha aday olabilir’miş.
Bakın, bunu söyleyen arkadaşa sesleniyorum: Bu milletin Tayyip Erdoğan’ın liderlik deneyimine ve yetkinliğine daha fazla gereksinimi yok. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu milletin yüzde 48’i Tayyip Erdoğan’ı istemediğini ilan etti ve ona sarı kart gösterdi. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde ise AKP’ye ve Sayın Erdoğan’a ikinci kez sarı kart göstererek onları ikinci parti yaptı. İkinci sarı kartın sonu aslında kırmızı karttır ve oyun dışı kalmaktır. İşte o süreç başlamıştır. AKP de Erdoğan da birinci seçimde, sandık geldiğinde oyun dışı kalacaktır.”
Yücel, konuşmalarına şöyle devam etti:
“TEHLİKEYİ HİSSEDEN AKP İKTİDARI İŞİ GÜCÜ BIRAKMIŞ CHP’Yİ AMAÇ ALIYOR”
“İşte bu tehlikeyi hisseden AKP iktidarı, işi gücü bırakmış CHP’yi ve CHP’li belediyeleri amaç alıyor. 31 Mart Lokal seçimlerinden çabucak sonra birinci işleri, belediyelerin SGK ve vergi borçlarını Vilayetler Bankası gelirlerinden kaynağında tahsil etmek için bir düzenleme yapmak oldu. Yıllarca ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek, iktidarın bütün imkanlarını kendi yandaşlarına aktararak lüksten ve şatafattan ödün vermeyen AKP; ikinci adım olarak ‘Tasarruf Tedbirleri’ diye bir saçmalık uydurdu ve tasarrufu personelin, işçinin, memurun sırtına yüklemeye çalıştı. Akabinde seçilmiş belediye liderlerini temelsiz iddalar ve düzmece kanıtlarla misyondan aldılar.
Yerine atadıkları kayyumlarla belediyelere çökerek halk iradesini gasp ettiler. Başta Esenyurt Belediye Liderimiz Sayın Ahmet Özer, Ovacık Belediye Liderimiz Mustafa Sarıgül olmak üzere; Mardin, Batman, Halfeti, Tunceli ve Van Bahçesaray’da YSK’nin aday olmasına onay verdiği, halkın oylarıyla seçilen, vazifeye gelen belediye liderlerini misyondan alarak yerine kayyum atadılar. Akabinde, geçtiğimiz hafta yayınlanan bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile belediye şirketlerinin tekrar SGK ve vergi borçlarıyla ilgili kaynağında kesinti yapılmasına yönelik bir düzenleme yaptılar. Yetmedi, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bir talimat yazısıyla CHP’li belediyelerin açmış olduğu kreşleri, sadece CHP’li belediyeler açtı diye kapatmaya yeltenecek kadar kendilerini kaybettiler.
“DEMOKRASİ AYIBI”
Belediyelerin SGK ve vergi borçları tahsil edilecekse bu bahiste düzenleme yapmak mahallî seçimden sonra mı akıllarına geldi? Tasarrufa gereksinim var ise ki var bu hususta genelge yayınlamak lokal seçimden sonra mı akıllarına geldi? AKP’ye ve yöneticilerine soruyorum: Bu hayat pahalılığında, çocukların uygun fiyatla bakılmasına, annenin ise aile bütçesine katkı sunabilmesi için çalışmasına imkan sağlayan CHP’li belediyelerin kreş uygulaması nerenize battı? Neden bu kadar rahatsız oldunuz?
Bu adımların hepsi AKP’nin 31 Mart lokal seçimlerinin sonuçlarını hala hazmedemediğini, halkımızın teveccühüyle seçilen CHP’li belediye liderlerinin çalışmalarından, halkın meselelerine tahlil ve deva üretmelerinden korktuklarını ve çekindiklerini açıkça göstermektedir. 21’inci yüzyılda kayyum uygulaması bir demokrasi ayıbıdır. Kime yönelirse yönelsin, demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanan, ‘Egemenlik kayıtsız kuralsız milletindir’ diyen herkesin amasız, fakatsız, lakinsiz kayyuma itiraz etmesi gerekir. Geçtiğimiz hafta bugün 81 Vilayet liderimiz, Ege’den de Karadeniz’den de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan da İç Anadolu’dan da Esenyurt’a sahip çıktılar. Bu sahip çıkış aslında demokrasiye bir sahip çıkıştı.
“SANA DİYORUM YILMAZ TUNÇ…”
Bugün, hukuku siyasetin aparatı haline getirerek CHP’ye ve onun Genel Başkanı’na ayar vermeye kalkan Adalet Bakanı’na bir çift kelamımız var: Sana diyorum Yılmaz Tunç, ana muhalefet partisinin önderi, son mahallî seçimde Türkiye’nin birinci partisi olmuş olan CHP Genel Başkanı’na laf söylemek senin uzunluğunu aşar. Atanmış bir kişinin seçilmiş bir şahsa, hele de Türkiye’nin birinci partisinin Genel Başkanı’na ayar vermeye kalkması en hafif tabiriyle hadsizliktir, bilinçsizliktir, şuursuzluktur. Geçtiğimiz haftalarda evvelki Genel Liderimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim devrinde, miting meydanlarında yaptığı konuşmalardan ötürü hakkında açılan davanın duruşmasından bir gün evvel daha karar verilmeden, daha yargılama dahi başlamadan Adalet Bakanı’nın kurduğu karar cümleleri kayıtlara geçmiştir.
Geçtiğimiz hafta ise hem Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel hem de Sayın Kılıçdaroğlu hakkında kurduğu cümleler de kayıtlara geçmiştir. Sayın Tunç, sen hem Adalet Bakanısın hem HSK Liderisin. Beşerde biraz yük olur. Tarafsız ve bağımsız yargıya gölge düşüren bu kelamlarını bir gün gelir, önüne koyarlar. Bu ülkede tarafsız ve bağımsız yargı var mı, o da başka bir tartışma konusu. Fakat Adalet Bakanı’nın bu formda kelamlar söylemesi, bir hukuk devletinde asla ve asla kabul edilemez. Sana AK Parti’nin yöneticisi ya da sözcüsü olmadığını, bu ülkenin Adalet Bakanı ve HSK Başkanı olduğunu hatırlatıyorum ve seni bu misyonlarına ve sıfatlarına uygun davranmaya davet ediyorum.
“YASAYA AYKIRIDIR”
Geçtiğimiz hafta cuma günü, Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel hakkında bir soruşturma başlatıldı. Genel Liderimizin, bu ülkenin Anayasası’nda yazan hukuk devleti unsuruna vurgu yaptığı, bağımsız ve tarafsız yapısı yeniden Anayasa ile teminat altına alınmış yargı sistemini hatırlattığı açıklamalar İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i rahatsız etmiş. Bu Akın Gürlek rastgele bir savcı değil. Bu şahıs İstanbul eski Vilayet Liderimiz Sayın Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu, Sayın Selahattin Demirtaş, Sözcü Gazetesi, Çağdaş Hukukçular Derneği üzere misal siyasi davalarda özel olarak görevlendirilmiş bir kişidir.
Bu davalardaki performansı nedeniyle ödüllendirilmiş, Adalet Bakan yardımcısı yapılmış, ardından bir mühlet sonra yeni bir misyon için vazife buyruğu çıkmış ve Esenyurt Belediye Liderimiz Sayın Ahmet Özer’e karşı yürütülen siyasi soruşturma ve operasyonu yönetmek için Adalet Bakan yardımcılığından hukuka aykırı bir formda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirilmiş bir kişidir. Oradaki vazifesini tamamladıktan sonra bu defa eşi, SPK üyeliğine getirilerek yeniden ödüllendirilmiştir. Genel Liderimizin işte bu profildeki Akın Gürlek’e karşı, ‘Hukuk ve Anayasa sonları içerisine dön, verilen talimatlarla kabahat işleme’ diyerek yaptığı ikazların sonucunda Genel Liderimiz hakkında jet süratiyle soruşturma başlatıldı. Bu kişinin bakan yardımcılığı gibi siyasi bir vazifeden yargı mensubu olarak atamasının yapılması yasaya karşıttır. Bu bahiste partimizce HSK başvurusu yapılmıştır. HSK müracaatının sonucuna nazaran de yargı yoluna başvurulacaktır.”
