Türkiye, zeytinin anavatanlarından biri olarak bu eşsiz meyvenin en kaliteli örneklerini yetiştiriyor. Bugün tarih boyunca kültürümüzde derin izler bırakan zeytini, coğrafyamızdaki ehemmiyeti ve gastronomideki yeriyle keşfedelim. Anadolu, zeytinin doğduğu ve dünyaya yayıldığı topraklardan biri olarak bilinir. Antik devirde, zeytin ağacı hem kutsal kabul edilirdi hem de ticaretin kıymetli bir kesimiydi. Bilhassa Ege ve Marmara bölgelerinde zeytin ağaçlarının ağır olarak yetişmesi, bölgenin zeytin üretimi açısından ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.
Zeytinin tarihi, MÖ 3000’lere kadar uzanmış ve birçok antik medeniyetin mutfaklarında, dini ritüellerinde ve ticaretinde yer almıştır. Antik Yunan’da zeytin, Rablerin simgesi olarak kabul edilirken, Roma İmparatorluğu periyodunda de bedelli bir ticaret eseriydi. Osmanlı İmparatorluğu devrinde ise zeytin, hem sofralarda hem de klasik tıpta geniş bir kullanım alanı buldu. Zeytinin bu kadar değerli olmasının bir öbür nedeni de sıhhat açısından sunduğu yararlar elbette. Yüksek antioksidan içeriği, E vitamini ve doymamış yağ asitleri sayesinde kalp damar sıhhatini korur ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Özcesi zeytin, Türkiye’nin gastronomi kültüründe yalnızca bir eser değil, bir hayat biçimidir. Anadolu’nun bereketli topraklarında yetişen bu özel meyve, tarihin izlerini taşırken mutfaklarımızda lezzetin, sıhhatin ve yenilikçi fikirlerin anahtarı olmaya devam ediyor. Bir dahaki kahvaltınızda sofranızdaki zeytine bakarken, onun binlerce yıllık kıssasını hatırlayın; zira zeytin, her adedinde bir tarih, bir coğrafya ve bir kültür saklıyor!
